Nedendir bilmem ama eski, tarihi, salaş kapıları pek manidar ve anlamlı bulurum. Öyle gösterişli ve ihtişamlı olanlarından değil de sanki geçmişin içinden bugüne açılıverip, herşeyini ortaya dökecek, kendini zor tutan kapıları severim.
Belki de kapı gibi sağlam olabilmeyi, durabilmeyi ve bunu becerebilmeyi severim...
Aslında kapının açık veya kapalı olmasını değil de aralık kalmasını daha da gizemli bulurum. Tabii utanırım, bakamam içeri...Sokak aralarında dolanırken pek bayılırım, o yarı açık kapıların ardına. ''Kim bilir neler yaşanır içeride ?'' diye düşünürüm.
Alaçatı
Kapılar sımsıkı kapalıdır, korur, kollar içeriyi...Ama nafiledir bazen, kilidi bile yetmez, dökülüverir her şey dışarı...
Aralık kapı ARAF tır sanki; içeriye girmeli mi? Yoksa dışarıda mı kalmalı ? Çoğu zaman bilemezsiniz cevabını !
Alaçatı
Kapalı olan kapılar hiç açılmayabilir de, zorlamamalı !
Ya da açık kapılar pat diye kapanıverir ise ardımızdan, yine de ürkmemeliyiz, bir kapı kapanır bir diğeri açılır diyebilmeliyiz...
Çaldığınız kapıların ardına kadar açılıp, içeriye girebileceğiniz, yüzünüze hiçbir kapının kapanmadığı keyif dolu günleriniz olsun...
Foça |
Evet ben de seviyorum bu eski kapıları.Cunda adasında da böyle tarihi, yaşanmış, yıllanmış kapılar bulmak mümkün.
YanıtlaSilTeşekkür ederim Gamze ziyaretin için. Evet ben de bayılıyorum oradaki kapılara ! Özellikle kilise tarafındaki eski evlerin kapıları ! Elimde kendi fotoğrafım yoktu koyamadım...Sevgiler...
YanıtlaSilVeee kapanan bir kapıya bir daha asla dönüp bakılmamalıdır. Bu da, bu güzel yazıya benden minicik bir ilave :)) sevgiler...
YanıtlaSilAynen canım aynen.Sevgilerimle...Teşekkürler.
YanıtlaSil