Sosyal
medyanın en renkli mecrası instagram her geçen gün popülaritesini arttırırken, takip ettiğimiz insanların
hayatlarına girebiliyor, onlar hakkında detaylı bilgiye sahip oluyor, farkında
olmadan kendimiz için bağımlısı haline geldiğimiz profilleri yaratıyoruz.
İşte
Benonunblogu da böyle ilgi ve merakla takip edilen bir instagram fenomeni. Eminim
çoğunuz onu tanıyorsunuz! Bu fotoğrafı görünce ''Aaa Beno!'' demişsinizdir, eminim.
Aile içinde
bu isimle çağrılan Beno, magazinel veya popüler biri olmamasına rağmen takip
edilmekten keyif alınan, renkli, cicili bicili evi, mütevazi yaşamı ve hümanist
kişiliği ile öyle bir hikaye anlatıyor ki pek çok ünlüden daha fazla takipçisi
var. Zaten kendisi de bir Benokız’ın hikayesi diyor paylaşımlarına!
Mesleğini
yapmıyor olsa da aslında siyaset bilimi eğitimi almış. Bana göre güzel
yaşayabilmek, yaşarken keyif alabilmek sanatını da çok genç yaşına rağmen başarıyla yönetenlerden biri O.
Ben Onun
rengarenk dünyasına bir dekorasyon dergisinde denk geldim. İlk orada tanıdım ve
takibe aldım. İkimizin ortak noktası dekoratif sunumlara olan merakımızdı!
Instagramda bize Sarı oğlan diye tanıttığı eşi
ile yeni kurdukları yuvalarında zevkli paylaşımlar yaparken onun da kahveyi çok
sevdiğini hatta köpüksüz, bol kaynamış kahveyi tercih ettiğini hepimiz biliyoruz.
Onun hakkında herşey okadar da
açık değildi, bir gizemi vardı Beno kızın. Kendisini göstermek istemedi. ''Beni nasıl hayal ediyorsanız öyle olayım aklınızda'' dedi. ''Tamam!'' dedik.
Yüreğindekileri özenli, uyumlu ve naif sunumları ile paylaşırken, kelimeler ile oynamaya başladı. Kurduğu cümleler ile dikkat çekti. Maneviyatı, duyarlılığı olan cümlelerdi bunlar.
Yüreğindekileri özenli, uyumlu ve naif sunumları ile paylaşırken, kelimeler ile oynamaya başladı. Kurduğu cümleler ile dikkat çekti. Maneviyatı, duyarlılığı olan cümlelerdi bunlar.
Minik
objeleri, yaramaz minyatür Japon kızları, bebeklerim dediği orkideleri, içi
ceviz dolu sepeti ile beraber minik hikayeler de anlatmaya başladı zamanla. Artık kişisel internet sitesini açma zamanı gelmişti. Çünkü, herkes ondan yazı yazmasını ve
daha çok paylaşımlar yapmasını istedi.
Gün geldi
nasıl gelin kız olduğunu anlattı sitesinde. Gün geldi yemek pişirme
tecrübelerini paylaştı bizler ile…
Onu takip edenler öyle çok sorular
soruyorlardı ki nazikçe cevap veriyor, yorumlara yetişmeye çalışıyordu.
Sevdiği yürüyüşlerini
de ihmal etmeyerek örnek oluyordu herkese hatta örnek olurken taklit edilmeye
bile başlanmıştı artık! Birçok sayfada onun masasına benzer sofralar kurulmaya
başlandı! Demek çok beğeniliyordu…
Bu denli
sevilmesinin nedeni maneviyatının güçlü, kişiliğinin mütevazi olması ve bunu bizlere hissettirebilmesidir bence! Tabii
Ona da soracağım bu soruyu, esas ondan alacağım cevabını.
2014 yılının
son günlerinde ağır gribe yakalandı Beno. Zaten geçen sene bu salgından kaçan yoktu! Renkli renkli, sevimli kupaları ile bitki çayları hazırladı kendisine.
Biz de ''Geçmiş olsun, aman dikkatli ol, yorma kendini'' diyerek yorumlar yazdık.
Birkaç tane değil yüzlerce yorum yazıldı, binlerce beğeni alarak!
2015’in
2.günü Beno hoşumuza gitmeyen bir haber verdi bize. Zaten endişe ile beklemekdeydik! Yılbaşı
kutlamalarında dahi sayfasına girerek, kontrol ettik, belki bir şeyler yazmıştır
diyerek…
Ona ani bir misafir
gelmişti, habersiz bir misafir. Belki de misafir geleceğini söylemişti de
Benolar atlamışlar, önemsememişlerdi uzun süren soğukalgınlığını,
öksürüklerini…
Her rengi
seven Beno kahvenin rengini hiç sevmez! Bu misafirinin rengi de kahverengiydi.
Kendisi böyle tanımladı hastalığının adını ''Kahverengi Misafir''.
Onu takip eden birçok insan anlayamadı ne olduğunu, gerçekten misafiri var sananlar bile oldu.
Onu takip eden birçok insan anlayamadı ne olduğunu, gerçekten misafiri var sananlar bile oldu.
Sıkıntılı
günlerinin başlayacağını biliyordu ve o günlerde öyle şükrediyordu ki
Yaradan’a, öyle umut doluydu ki, öyle güçlü ve öyle sabırlıydı ki birileri
çıkıp ''Yok, canım dalga geçiyor bizlerle, hasta olamaz!'' bile dedi. Yani;
kimse inanamadı bu misafirin ona uğradığına ya da inanmak istemedi! Çünkü O, oyuncak
evinde evcilik oynayan gencecik bir Benokızdı henüz.
Ona göre ise
bu hastalık Yaradan’dan sınanmak üzere yollanan bir sınavdı, aldığı nefese
şükretmeliydi ki ayıp olmasın, of dememeliydi ki çok daha zor durumda olanlara
karşı utanmasın!
İşte
hastalığının adı konduğu zaman bu denli sığındı Allah’a ve bir kez bile olumsuz
yazı paylaşmadı, of demedi. Tek kelimesi ise tevekküldü.
Peki neydi
hastalığının adı? Geçer miydi hemen? Lenfoma.
Eminim pek çok kişi hemen googleda bu adı aradı. Daha iyi öğrenmek ve anlamak için araştırdı hastalığını. Beno’ya ne olacaktı?
Eminim pek çok kişi hemen googleda bu adı aradı. Daha iyi öğrenmek ve anlamak için araştırdı hastalığını. Beno’ya ne olacaktı?
Birden
instagramda içilen sabah kahvesi paylaşımlarının keyfi kaçtı. Bir sessizlik
oldu. Kahve içersek boğazımızdan geçmez gibi geldi. Beno evinde değilken sunum
paylaşmak hiç içimize sinmedi. Yorumlar yığıldı, merakla beklendi. Aklımızdasın dercesine, destek olmak için hastagler yapıldı.
O bir paylaşım
yaptı, herkes işini gücünü bıraktı. Dikkatlice okudundu yazdıkları.
Paylaşımlarına
iki gün ara verdi. Herkes neredesin diye yazdı? Aslında nerede olduğunu hepimiz
biliyorduk da ses versin, iyiyim desin istedik.
Instagram
dostları tarafından sonsuz destek yorumları yazıldı. Şifa dilekleri, toplu dualar sayfasından hiç
eksilmedi.
Beno
hastanede kaldığı günleri ve tedavi süresini bir otel macerası gibi yaşadı, ya
da bize öyle anlattı. Öyle anlatarak rahatladı belki de! Kokteyl dedi kemoterapilerine, otel dedi hastaneye...
Camı açılmayan odasını ise adeta evinin renkli odalarına çevirdi. Cicili bicili pijamalarını giyerek, renkli kalemleri ile mandala çalışması başlattığı günlerde sosyal medya henüz büyükler için boyama kitaplarını bilmiyordu bile. Evinden taşıdığı sevdiği eşyalarla hastane odası bir otel odasından çok daha güzel oldu aslında. Yine olumlu mesajlar vermeye devam etti, bu gücüne güç kattı.
Renklerini hiç kaybetmedi, kahverengi hastalığının varlığına inat yine pembeydi, kırmızıydı, maviydi herşeyi. Bu gücü bulabilmesi hiç kolay değildi, misafiri sevimsiz ve zor bir misafirdi. Yine de sabır dedi. Çünkü; inandı!
Camı açılmayan odasını ise adeta evinin renkli odalarına çevirdi. Cicili bicili pijamalarını giyerek, renkli kalemleri ile mandala çalışması başlattığı günlerde sosyal medya henüz büyükler için boyama kitaplarını bilmiyordu bile. Evinden taşıdığı sevdiği eşyalarla hastane odası bir otel odasından çok daha güzel oldu aslında. Yine olumlu mesajlar vermeye devam etti, bu gücüne güç kattı.
Renklerini hiç kaybetmedi, kahverengi hastalığının varlığına inat yine pembeydi, kırmızıydı, maviydi herşeyi. Bu gücü bulabilmesi hiç kolay değildi, misafiri sevimsiz ve zor bir misafirdi. Yine de sabır dedi. Çünkü; inandı!
Hayatındaki
herkese teşekkür etti, yanında bulunanlara minnet duydu, ''Siz de sabırlı olun, şükredecek okadar çok
şeyiniz var ki!'' dedi.
Hastalık ve
zorluklar ile mücadele eden herkes kendi içine döndü, kendini sorguladı, özeleştiri
yaptı. Hatta kendi şikayetlerimizden utanıp, isyan
etmenin, çaresiz hissetmenin anlamsızlığını fark ettik.
Beno sadece keyifli
paylaşımları ile değil zahmetli bir hastalığın mücadelesi ile de farkındalık
yarattı ve hala yaratmaya devam ediyor.
Ben hep
geçmiş zaman kullandım, neden? Çünkü; geçti! Yani geçiyor ve geçecek! Ben de inanıyorum,
hissediyorum, diliyorum…
İnanmanın
gücüne, duaların enerjisine, sabretmenin mükefatına ve Yaradan’ın sonsuz
korumasına sığınarak bu hastalığı alt etmesine çok az kaldı Beno’nun. Buraya
kadar başarıyla ilerledi, paylaşımlarına hiç ara vermeyerek birçok olumsuz ve
şükransız insanlara ders verdi. Hatta lenfomaya bile ders verdi!
Kanser belki de ilk kez birini korkutamadı!
Kanser belki de ilk kez birini korkutamadı!
Evet; tedavi
protokolü tamamlanmak üzere dediğim gibi, bize iyi haberlerini verecek çok
yakında inşallah.
Hastalığı
ile hiç savaşmadı. Sanki dans etti. Müzik hep çaldı Beno için! O da bu ritmi hiç bozmadı.
Kolay mıydı
bunları yaşamak? Yazmak kadar basit miydi? HAYIR.
Otel
maceraları sıradan tatil serüvenleri değildi! Tıbbın bu hastalık ile en çetin
kavgasıydı, yoruldu doğal olarak. Şimdi onları anlatmak, paylaşmak, ihtiyacı
olan olmayan herkese yaşam gücü vermek için kitap yazmaya hazırlanıyor.
Kimbilir neler anlatacak, neler söyleyecek, bizlere söylemediği, biraz da
kendine sakladığı ne güzel cümleleri vardır. Okurken öğreneceğiz. Ne zaman
çıkacakmış kitabı sorarız şimdi Beno'ya!
Size kendi
gönlümden ve gözümden anlattım görünmeyen Beno’yu.
Neden?
Tanımadan
sevdiklerimizle tanışır gibi olur ve gönül dostluğu kurarız. Beno benim için de
işte öyle biri ama sanal değil; öyle gerçek ki tüm gerçeklerin altını
çizebilecek kadar, gözümüzün içine sokacak kadar, birçok değeri hatırlatıp,
genç yaşına rağmen güçlü olabilmeyi öğretecek kadar!
''Başım
ağrıyor'' diye nazlananları utandıracak kadar…
Uzun
anlatmamın diğer bir nedeni ise onu yormak istemedim. Hem insan kendini kendi
ağzından anlatamaz ki!
Bu sohbeti kabul etmesi onun nezaketindendi. Benim
teklif etmemin nedeni ise sanal alemde bu denli sevilerek, hayranlıkla takip edilen olumlu
ve minnetkar bir profilin yaşam sanatındaki başarısını, hastalığına değil ama
Yaradan’a olan teslimiyetini, sizlere kendi ağzından birkez daha anlatabilmek içindir.
Az soru
yöneltim, yanıtlarını kısa vermesini istedim. Kendisini iyi hissetmesine rağmen enerjisini
ve vaktini almak istemedim.
Peteğin
Keyif Dükkanı:
Bloguma hoş geldin Beno; seninle
instagramda paylaştığın ilk fotoğrafına dönmek istiyorum. Tabii çok gerilerde
kaldı ama ben hala hatırlıyorum. Bu denli sevilerek takip edileceğini bekliyor
muydun? Bence bir fenomensin artık. Kullandığın tabaktan, taktığın çantaya kadar
sorular geliyor sana. Ne düşünüyorsun bu konuda? Profilini açarken senin için
neler önemliydi?
Benonunblogu:
Evet, neredeyse 2.5 sene oluyor instagramımı bu şekilde kullanalı. Aslında instagramın ilk yaygınlaşmaya başladığı zamanlarda kişisel olarak kullandığım bir hesabım vardı, beni takip eden sadece birkaç tanıdığımdı okadar, çünkü; evlenip annemden, kardeşlerimden, sevdiğim birkaç arkadaşımdan ayrılıp başka bir şehre taşınmıştım ve yaşantıma görsel olarak onlar da şahit olsunlar istiyordum, ben de onları merak ediyordum, ama paylaşımlarımla zaten sanki birlikte gibi hissetmeye başlamıştık zamanla. Ne mi paylaşıyordum? Yine evimden, kahvelerimden, sofralarımdan, giyimimden, gezilerimden kesitler, yani paylaşım namına pek fark yoktu, tek fark ozaman tanıdığım birkaç kişi izliyordu beni, şimdi ise tanımadığım onbinlerce kişi.
İnstagramımı yani hayatımı insanlara açma serüvenim kardeşim Selo'nun ısrarlarıyla oldu diyebilirim. Aslında paylaşmayı çok severim ama yaşantımı hiç tanımadığım insanlarla paylaşma fikri ilk etapta tuhaf gelmişti, sonrasında paylaştıkça çoğaldım, yeni yeni arkadaşlar tanıdım ve ben de birsürü şey öğrendim, ama fenomen lafı bana çok büyük ve iddialı geliyor. Ben kendini o kelime ile ifade etmeye çekiniyorum. Aslında ne bileyim? Hatta bir blogum olmasına rağmen kendime blogger bile diyemiyorum. Ben yaşantısını onbinlerce izleyicisi olan ''sıradan'' bir Benokızım aslında.
Evet, neredeyse 2.5 sene oluyor instagramımı bu şekilde kullanalı. Aslında instagramın ilk yaygınlaşmaya başladığı zamanlarda kişisel olarak kullandığım bir hesabım vardı, beni takip eden sadece birkaç tanıdığımdı okadar, çünkü; evlenip annemden, kardeşlerimden, sevdiğim birkaç arkadaşımdan ayrılıp başka bir şehre taşınmıştım ve yaşantıma görsel olarak onlar da şahit olsunlar istiyordum, ben de onları merak ediyordum, ama paylaşımlarımla zaten sanki birlikte gibi hissetmeye başlamıştık zamanla. Ne mi paylaşıyordum? Yine evimden, kahvelerimden, sofralarımdan, giyimimden, gezilerimden kesitler, yani paylaşım namına pek fark yoktu, tek fark ozaman tanıdığım birkaç kişi izliyordu beni, şimdi ise tanımadığım onbinlerce kişi.
İnstagramımı yani hayatımı insanlara açma serüvenim kardeşim Selo'nun ısrarlarıyla oldu diyebilirim. Aslında paylaşmayı çok severim ama yaşantımı hiç tanımadığım insanlarla paylaşma fikri ilk etapta tuhaf gelmişti, sonrasında paylaştıkça çoğaldım, yeni yeni arkadaşlar tanıdım ve ben de birsürü şey öğrendim, ama fenomen lafı bana çok büyük ve iddialı geliyor. Ben kendini o kelime ile ifade etmeye çekiniyorum. Aslında ne bileyim? Hatta bir blogum olmasına rağmen kendime blogger bile diyemiyorum. Ben yaşantısını onbinlerce izleyicisi olan ''sıradan'' bir Benokızım aslında.
Peteğin
Keyif Dükkanı:
Hastalığını bizlerle paylaşırken, yaşadıklarını anlatırken çok samimiydin, metanetliydin. İlk günler bu paylaşımları
yapmak zor geliyor muydu sana, yoksa moral desteği mi sağladı? Yollanan toplu enerjileri,
duaları hissediyor muydun ogünlerde?
Benonunblogu:
Evet hastalığımı çok ani bir şekilde öğrenmeme rağmen içsel olarak metanetle karşılayabildim çok şükür! Elbette ki ilk etapta şok olduk, düşünsenize öksürük şikayeti ile doktora gidiyorsunuz, bir iki antibiyotik ilaçla eve dönerim derken kanser olduğunuzu öğreniyorsunuz, e bir de ailemin, sevdiklerimin yaşadıkları endişelere, üzüntülere de şahit oldum, kolay değildi o ilk günler ama genel olarak evhamlı biri olmadığım için çok zor da değildi benim için. İlk andan itibaren bir kez bile ''Neden ben?'' demedim, dünya hayatımda ciddi bir imtihanın içerisine girdiğimi düşündüm ve ne hissediyorsam yazdım, paylaştım, yani içimden geldiği için paylaştım, zor gelse o satırları yazmak da zor gelirdi. Satırlarıma gözyaşlarım eklendi ama onlar da çaresizlikten, isyandan değildi, içimi yıkadı hep, gözyaşlarım beni rahatlattı, temizledi. Bir de gözyaşlarım teşekkür oldu bir yerde aslında, duaları, toplu enerjileri hissetmez olur muyum hiç? En derinimde hem de taa içimde, tüylerim diken diken olarak.
O duaları okudukça gözyaşlarım indi, işte onların her damlası teşekkürdü, şükürdü, buradan senin vasıtanla yine o güzel kalplere teşekkür ediyorum, ve tabii ki hep yanımda olduğunu hissettiğim sana da gönülden teşekkürler.
Evet hastalığımı çok ani bir şekilde öğrenmeme rağmen içsel olarak metanetle karşılayabildim çok şükür! Elbette ki ilk etapta şok olduk, düşünsenize öksürük şikayeti ile doktora gidiyorsunuz, bir iki antibiyotik ilaçla eve dönerim derken kanser olduğunuzu öğreniyorsunuz, e bir de ailemin, sevdiklerimin yaşadıkları endişelere, üzüntülere de şahit oldum, kolay değildi o ilk günler ama genel olarak evhamlı biri olmadığım için çok zor da değildi benim için. İlk andan itibaren bir kez bile ''Neden ben?'' demedim, dünya hayatımda ciddi bir imtihanın içerisine girdiğimi düşündüm ve ne hissediyorsam yazdım, paylaştım, yani içimden geldiği için paylaştım, zor gelse o satırları yazmak da zor gelirdi. Satırlarıma gözyaşlarım eklendi ama onlar da çaresizlikten, isyandan değildi, içimi yıkadı hep, gözyaşlarım beni rahatlattı, temizledi. Bir de gözyaşlarım teşekkür oldu bir yerde aslında, duaları, toplu enerjileri hissetmez olur muyum hiç? En derinimde hem de taa içimde, tüylerim diken diken olarak.
O duaları okudukça gözyaşlarım indi, işte onların her damlası teşekkürdü, şükürdü, buradan senin vasıtanla yine o güzel kalplere teşekkür ediyorum, ve tabii ki hep yanımda olduğunu hissettiğim sana da gönülden teşekkürler.
Peteğin
Keyif Dükkanı:
Maneviyatının kuvvetli olması dayanma gücü verdi biliyorum ve
halen de öyle! Bunun dışında psikolojik destek aldın mı? Seni örnek alıp, moral
bulan çok insan oldu. Bu zahmetli hastalıkta öncelikli tavsiyelerin nelerdir?
Tıbbi veya manevi önerilerini paylaşır mısın?
Benonunblogu:
Çok şükür ki gücümü önce Allah'tan aldım, o yüzdendir belki sağlam duruşum, Ona olan saygımdan, sevgimden ve sualsiz teslimiyetimden. Benim için başka seçenek yoktu zaten bu sınavda, yani şıklarda boşvermek, isyan etmek, depresyona girmek yoktu, olamazdı da. Ona büyük haksızlık ve ayıp etmiş olurdum, tek bir seçenek vardı ben onu işaretledim ve imtihanımı yaşamaya başladım. Tedavime geniş bir ekip tarafından başlanmıştı, yani tek bir doktorum yoktu, ekibin içinde bir psikolog da vardı. Hastaneye yattığım ilk günlerde bir gün odama ziyaretime geldi, tanıştık, sohbet ettik, bana bazı testler uyguladı ve gitti. Bir hafta sonra yeniden geldiğinde testlerin sonuçlarının hasta birisinin test sonuçları gibi olmadığını söylemişti psikologum, zaten ben de öyle hissetmiyordum, sonra havadan sudan, kitaplardan, ülkelerden vs. konuştuk, bir iki seans daha okadar! Bir daha da gelmedi!
Sonuç olarak, hastanede yatarken psikolojik destek almadım, ama gerektiğini hissetseydim mutlaka alırdım. Tavsiyelerime gelince, tıbbi tavsiyem elbette ki doktorlarınızın lafından dışarı çıkmamanız olacaktır. Ben bana dışarıdan çok fazla önerilmesine rağmen doktorumun söylemediği, izin vermediği ek hiçbir şey kullanmadım. O yöntemlere başvurmaya yeltenmedim bile. Bukadar ciddi ağır ilaçlar alırken, etkileşimlerini bilmeden doktorlarımı bilgilendirmeden ek birşeyler içmek ya da yapmak doğru gelmiyordu. Manevi olarak ise yazılarımda da sürekli yazdığım gibi ben hep Allah'a sığındım, en zor ve acil anlarımda ondan yardım diledim, kalbimi Onunla ferahlattım, başucumda Onun kitabı vardı, dilimde duaları. Başta demiştim ya psikolojik yardım almadım diye evet belki bir doktordan yardım almadım ama bana iyi gelen psikolojik terapi zaten Allah ile olan bağım ve iletişimimdir. Bunu tavsiye edebilirim ancak.
Çok şükür ki gücümü önce Allah'tan aldım, o yüzdendir belki sağlam duruşum, Ona olan saygımdan, sevgimden ve sualsiz teslimiyetimden. Benim için başka seçenek yoktu zaten bu sınavda, yani şıklarda boşvermek, isyan etmek, depresyona girmek yoktu, olamazdı da. Ona büyük haksızlık ve ayıp etmiş olurdum, tek bir seçenek vardı ben onu işaretledim ve imtihanımı yaşamaya başladım. Tedavime geniş bir ekip tarafından başlanmıştı, yani tek bir doktorum yoktu, ekibin içinde bir psikolog da vardı. Hastaneye yattığım ilk günlerde bir gün odama ziyaretime geldi, tanıştık, sohbet ettik, bana bazı testler uyguladı ve gitti. Bir hafta sonra yeniden geldiğinde testlerin sonuçlarının hasta birisinin test sonuçları gibi olmadığını söylemişti psikologum, zaten ben de öyle hissetmiyordum, sonra havadan sudan, kitaplardan, ülkelerden vs. konuştuk, bir iki seans daha okadar! Bir daha da gelmedi!
Sonuç olarak, hastanede yatarken psikolojik destek almadım, ama gerektiğini hissetseydim mutlaka alırdım. Tavsiyelerime gelince, tıbbi tavsiyem elbette ki doktorlarınızın lafından dışarı çıkmamanız olacaktır. Ben bana dışarıdan çok fazla önerilmesine rağmen doktorumun söylemediği, izin vermediği ek hiçbir şey kullanmadım. O yöntemlere başvurmaya yeltenmedim bile. Bukadar ciddi ağır ilaçlar alırken, etkileşimlerini bilmeden doktorlarımı bilgilendirmeden ek birşeyler içmek ya da yapmak doğru gelmiyordu. Manevi olarak ise yazılarımda da sürekli yazdığım gibi ben hep Allah'a sığındım, en zor ve acil anlarımda ondan yardım diledim, kalbimi Onunla ferahlattım, başucumda Onun kitabı vardı, dilimde duaları. Başta demiştim ya psikolojik yardım almadım diye evet belki bir doktordan yardım almadım ama bana iyi gelen psikolojik terapi zaten Allah ile olan bağım ve iletişimimdir. Bunu tavsiye edebilirim ancak.
Peteğin
Keyif Dükkanı:
Yorumlardan
görüyorum ki son sağlık durumun çok merak ediliyor. Nasılsın? İyi misin?
Benonunblogu:
Kanser hastalığı hadi ilaçlarımı kullandım, iyileştim, bitti diyebileceğin bir hastalık değil, bu bir süreç, aydan aya testleri olan, sürekli kontrolde tutulduğun ve tedavini aldıktan hemen sonra bile tekrar etme, vücudunun başka yerlerine sıçrama riski olan bir hastalık üstelik. Ben kendimi iyi hissediyorum ama vücudum yorgun, kemiklerim hassas. Hala kemoterapilerden vücuduma miras kalan yan etkilerim var ama inanıyorum onlar da geçecek inşallah ve önümde beni bekleyen testlerim var, herşeyin hayırlısı, benim gönlüm hep ferah her şarta hazırlıklı teslim olduğumdan ötürü...
Peteğin
Keyif Dükkanı:
Kitap
yazma projenin yolda olduğunu biliyorum, onun hazırlıklarını
yapıyorsun. O heyecanı anlatmayı kendi sayfana bırakıp detaya girmek
istemiyorum. Ancak; neler yazacaksın kitabında kısaca bahseder misin? Ne zaman
okuyabileceğiz? Şimdiden eline, kalemine sağlık. Başarılı olacağına kesinlikle inanıyorum.
Benonunblogu:
Öncelikle çok teşekkür ederim. Benokızın kitap hayali aslında uzun yıllar öncesine dayanıyor, ama misafirimi ağırlamaya başladıktan sonra bu ağırlamayı da bir kitaba kaydetmeliyim diye düşündüm, bu yönde çok da talep aldım, evet, belki tedavi sürecimi instagramımda paylaştım ama onlar ne olursa olsun biraz kısıtlıydı, kitapta daha özgür ve geniş bir alanım olacak ve daha çok kalbe ulaşabileceğim inşallah.
Şunu da belirtmeliyim kitabım sadece hastalık üzerinden ilerlemiyor, benokızın yaşamından kesitler, hayata dair tespitler, gözlemler var. Hayatta hepimizin imtihanları var, sadece geliş ve yaşayış formlarımız farklı, amacım çok fazla kalbe dokunabilmek, inşallah başarabilirim. Halim ve vaktim oldukça yazıyorum, anlatıyorum. Pek yakında o çok sevdiğim kitapçı raflarında bir benokızın kitabını görmeyi, evlere, kalplere misafir olmayı ben de o kadar istiyorum ki!
Şunu da belirtmeliyim kitabım sadece hastalık üzerinden ilerlemiyor, benokızın yaşamından kesitler, hayata dair tespitler, gözlemler var. Hayatta hepimizin imtihanları var, sadece geliş ve yaşayış formlarımız farklı, amacım çok fazla kalbe dokunabilmek, inşallah başarabilirim. Halim ve vaktim oldukça yazıyorum, anlatıyorum. Pek yakında o çok sevdiğim kitapçı raflarında bir benokızın kitabını görmeyi, evlere, kalplere misafir olmayı ben de o kadar istiyorum ki!
Peteğin
Keyif Dükkanı:
Ve son olarak; herkes seni görmek istiyor. Benokız
artık görünür olacak mı?
Benonunblogu:
Ben kalben görünmek istiyorum, kalben tanınmak istiyorum. Sıradan bir Benokızım, ünlü biri de değilim, öyle olmak gibi bir çabam da olmadı hiç, yüzümle iş yapan biri de değilim. Evet, belki evimi açtım binlerce insana, her gün sofralarıma, kahvelerime ortak oluyorlar, kalbimden geçen kaleme aldıklarımı okuyorlar, yüzüm görünmüş görünmemiş çok da önemi yok diye düşünüyorum. Herkes nasıl bir Benokız hayal ediyorsa öyle olayım zihinlerde. Bir insan yüzüyle değil, kalbiyle tanınır diye düşünüyorum, yüzler yanıltır belki ama kalpler yanıltmaz. Ben yüzünü görmediğim onbinlerce insta-arkadaşımdan öyle güzel enerjiler aldım ve almaya devam ediyorum ki sanal bir dünya belki ama bu mecra güzel ve seviyeli kullanıldığında hem keyif veriyor hem de güzel kalpler tanımamıza vesile oluyor, bana sanal ama bir okadar da gerçek olan instagram aleminin kazandırdığı güzel kalplerdensin, seni instagrama dahil olduğum günlerden bu yana sevgi, ilgi ve takdirle takip ediyorum, bazen bir arkadaş, bazen de bir öğretmensin benim için. İnstagramda izlediğim, sıcaklığını telefonun ucundan hep hissettiğimsin, iyi ki seni tanımışım Petek ablacığım, girişte yazdığın beni çok duygulandıran o satırların ve sonra sorduğun, cevaplamaktan keyif aldığım soruların için çok teşekkür ederim, kahvemi yudumlayarak yaptığım çok keyifli bir sohbetti. Umarım okuyan arkadaşlarım da bize keyifle ortak olmuştur... #Sevgilerbenodan
Peteğin Keyif Dükkanı:
Bu yazılı sohbeti kabul ettiğin, kendini bize anlattığın, duygularını paylaştığın için gönüllü bir lösev üyesi olarak teşekkür ederim sana Beno.
Bir öğretmen olarak da şunu söyleyebilirim. ''SEN YAŞAMAK DENİLEN SINAVDA ÇOK İYİ BİR ÖĞRENCİSİN VE BÜTÜN SINAVLARINI BAŞARIYLA GEÇECEKSİN, İLAHİ GÜCÜN İZNİYLE, AİLENİN DESTEĞİ VE SEVDALİNKALARININ DUALARI İLE YOLUN AÇIK OLSUN''
Sana, tüm
şifa bekleyenlere, herkese sağlık ve yaşam enerjisi diliyorum.
Benim için
söylediklerin senin takdirindir. Bu takdiri kazandıysam ne mutlu bana!
Seni instagram alemine davet ederek seninle tanışmamıza vesile olan sevgili Selo'ya da selamlar buradan...
Seni instagram alemine davet ederek seninle tanışmamıza vesile olan sevgili Selo'ya da selamlar buradan...
Keyif Dolu
Günleriniz Olsun
Petek Uluğ