Sizlerle burada ilk buluştuğum günlerde kahve keyfi yazım ile blog yazmaya başlamıştım. Çünkü beni anlatan bir yazı olsun istemiştim, hayatımın içinden. Günün kahvaltı keyfinden sonra kahve vardır her zaman. Güne onunla başlayıp onunla bitirmeyi mutluluk sebebi sayarım. O kadar anlamlı ve o kadar basit işte!
Aslında itiraf edeyim kahve ritüeldir benim için. Şık porselen bir fincanda yanında minik çiçeklerle ikram edilen veya ikram ettiğim kahve sadece hazmı kolaylaştıran bir içecek olmaktan çıkar, görsel sunum halini alır. Hele yanında Türk lokumu, çikolata gibi ağız tatlandırıcılar da varsa ne güzel olur. Çoğu kez geleneksel sunumu tercih ederim. Sanki itibarına daha çok yakışır!
Kimileri için detaydır bunlar. ''İçme dahi iyi'' bile diyenler olabilir. Ama adı üstünde keyif işte.
Meraklısı olunca kahvenin kültür tarihi, kahve fincanlarının tarihçesi ilgimi çeker, araştırırım. Zamanla farkında olmadan fincan koleksiyonum bile oluştu.
Gittiğim her yerden fincan toplar, hatıra olarak fincan ve çeşit çeşit kahveler alırım. Araştırma sonuçlarına göre öğrendiklerimi kısaca sizlerle paylaşmak istedim, kahve içerken beni hatırlar, hatta fincanların da dili olduğunu fark edersiniz.
KAHVENİN TARİHSEL YOLCULUĞU:
Kahvenin Türkiye'de kabul görmesi ilk Osmanlı Dönemi medrese öğrencileri dönemine dayanır. Öğrencilerin uyanık kalmasını sağlamak amacıyla içilirdi. Sufi dervişlerinin çok beğenmesi üzerine kahve gittikçe kabul görmeye başladı. Arabistan'a kahveyi Türkler götürür, 2. Viyana kuşatması ile Avrupa'ya yayılır. Kanuni Sultan Süleyman'dan sonra tüm dünyada Türk kahvesi olarak bilinir ve tek Müslüman içkisi olarak kabul edilir.
İstanbul'a kahvenin gelişi ile beraber Türk edebiyatında bu güzel içeceğe adanmış sözler, şiirler de görülmeye başlanır.
Ağzı Gayfe Fincanı
Şeker Mi Şerbet Mi
Bal Acem Kızı ''
SARAYDA KAHVE KÜLTÜRÜ:
Sarayda kahve ikramından önce misafirlere gül kokulu lokum ikram edilirmiş. Neden? Padişahı görecek olmaları sebebiyle aşırı heyecandan kan şekeri yükselen misafirleri sakinleştirmek için.
İçeriye kabul edilen kişi mevkisine göre yerini aldıktan sonra, kahve seremonisi başlarmış. Kahveci cariyesi tarafından ikram edilen kahve sırma işlemeli kadife veya atlas kahve örtülerde sunulur ve davetli sayısı ne kadar fazla olursa olsun ikişerli olarak, misafirlerin gözlerine bakmadan ikram edilirmiş.
FİNCAN RENKLERİNİN ANLAMLARI:
Rivayete göre Osmanlı Döneminde fincan renkleri bir dönemi temsil ederdi.
16.Yüzyıl doğuş döneminde pembe ve mavi fincanlar kullanıldı. (Tıpkı yeni doğan bebeklerde yeniliği, dünyaya gelişi temsil etmesi gibi).
17.Yüzyıl yükseliş döneminde mercan kırmızısı görülüyor.
Kanuni döneminde sarayda lacivert fincanlar kullanılmaya başlıyor.
Saltanatın zirvede olduğu dönemde ise yeşil renkli fincanlar ağır basıyor.
Ayrılığı simgeleyen sarı renkli fincanlar ise imparatorluğun veda yani çökme döneminde ikram ediliyor .
''Ya kahvesini içtiğim dost, hepsinin hakkı yok mu bende'' Cahit Sıtkı Tarancı
Kahve sunumunda kullanılan ilk fincanlarının üstü dar, aşağıya doğru genişti. Böylece köpük dağılmazdı! Daha sonra Fransız kültürünün etkisiyle silindir, üstü geniş fincan modelleri kullanılmaya başlandı.
Ancak esas olarak Türk kahve geleneğinde fincanlar kulpsuz olarak kullanılırdı. Sıcak kahvenin el yakmaması için fincan zarfa konulurdu..
Peki Paşa kahvesini duydunuz mu?
Cezvede su ve kahve aynı anda kaynatılırken içine bir miktar kül katılır, telve dibe çökene kadar bekletildikten sonra içilir. Özellikle, vakti zamanında eski konaklarda çok tercih edilen pişirme yöntemidir paşa kahvesi.
Kahve kültürüne ait deyimlerimiz size hiç yabancı gelmeyecektir.
''Bir acı kahvemizi içmez misiniz?''
''Aman efendim daha fincan bile soğumadı''
''Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır''
''Kahvesi içilmek''
''Kahveniz nasıl olsun?''
Bol Köpüklü Keyif Dolu Günleriniz Olsun
Petek Uluğ
Kaynak: ''Kahveniz nasıl olsun?'' Beşir Ayvazoğlu, Google