28 Kasım 2014 Cuma


Anadolu'dan itibaren Türk kadınının yolculuğu...

İzmir'de bulunan farklı ve tarzında ilk olan butik müzeler 
her kesimin ilgisini çekmeye devam ediyor. Onlardan biri de Konak Belediyesi'nin çalışmaları ve çabaları ile hayata geçirilen Türkiye'nin ilk kadın müzesi olma ünvanına sahip İzmir Kadın Müzesi'dir. 


Zaten bu şehirde yaşıyorsanız, İzmir'in kadına ve medeniyete nasıl değer verdiğini iyi bilirsiniz. 


Ama önce, aklıma gelen güzel İzmir'in kadınlarına ithafen yazılmış Latif Öz'e ait bir şiirin ilk kıtasını paylaşayım ki şiirsel bir gezinti olsun.

''Gözleri İzmir mavisi İzmir güzeli kadın

Meltemle imbat her seher bana fısıldar adın
Bu fasıl Hisarönü'nde ruhuna doldu tadın
Gözleri İzmir mavisi İzmir güzeli kadın''

İşte bu özel müze tarih boyu kadını ve ilklerini yaşatmayı hedefleyerek açılmış. Erkek egemen toplumlarda var olmaya çabalayan kadınları anlatıyor. Bu arada Anadolu topraklarında yaşamış anaları da unutmuyor!

3 kat ve 5 galeriden oluşan müze Basmane'nin tarih kokan ara bir sokağında. Sokak eski adıyla Dibek Sokağı yeni adıyla Oteller Sokağı. Müzeye giderken siz de benim gibi nostaljik yolculuğa çıkarsanız; dikkatli olun, çünkü 1298 nolu sokağı kaçırabilirsiniz.


Girişte Atamızın manevi kızı Nebile'nin düğünündeki dans fotoğrafı ile karşılanıyorsunuz. Onları selamlayıp, galerilere daldığınızda aslında keyifli bir yolculuğa başlıyorsunuz! Buyrun...



                                     



Gelinlikler 20.YY'dan-İpek tafta üzerine tül ve çiçek aplike işlemeli.

Kadının en önemli süs aleti tarak ve çeşitlerinin tarih boyu yolculuğu.


Pervin Özdemir Seramik Atölyesi'nden ''İzmirli Kadınlar'.

Tarihe damgasını vurmuş ünlü Türk Kadınları.

Yörük Kadınları takıları.

Nazarlık, para keseleri.

Müzenin sevimli avlusunda tarihsel yolculuğumuz devam ediyor.
Halide Edip Adıvar - Cahide Sonku - Füreya - Afife Jale.


  Burada tek başına oturan Nazım Hikmet ile sohbet etmeden dönmeyin derim...

1298 Sok.No:14 Basmane/Konak Tel: 232 484 04 81


Keyif Dolu Günleriniz Olsun

Petek Uluğ

26 Kasım 2014 Çarşamba



Pazar günü Rehberimtv ile çok keyifli bir çekim heyecanı yaşadım. Onlar sordu ben cevapladım. 

''Blog nedir?'' dediler, anlatım da anlattım. ''Neden yazmaya başladınız ?''dediler, sıraladım, paylaştım. 

Bu kez uzun uzun yazmıyorum çünkü bu kez aslında ilk kez konuşuyorum...

Buyrun...

21 Kasım 2014 Cuma


Eminönü'nden Sirkeci'nin tarihi sokaklarına doğru yol alırken gözümüz saatte idi. Çünkü; 1.30'da orada olmalıydık. Uzun zamandır beklenen tanışma ve buluşma gerçekleşecekti. Kim ile? Can Oba ile...Evet, tam 1.5 ay öncesinden rezervasyon yaptırabilmiştik hem de İzmir'den...

O gün erkenden varmıştık İstanbul'un en eski, en kalabalık meydanına, Mısır Çarşı ile Yeni Cami'nin kavuştuğu noktaya. ''E hemen gitsek olmaz mı?'' dedim? Yok, olmazmış, yemek servisi 1.30'dan önce başlamazmış. Can Bey, itina ile hazırladığı menülerini oluşturmak için bizzat kendisinin yaptığı mutfak alışverişinden sonra yine kendisi mutfağa girer, Michelin yıldızlı hünerli elleri ile hazırlarmış günün yemeklerini...

                    

Peki Can Oba'yı ben neden anlatıyorum? Neden paylaşıyorum sizlerle?

Herşeyden önce mutfak ve yemek konusunda tam bir sihirbaz diyebilirim. Evet; sadece usta demeyeceğim ona, yurtdışında almış olduğu eğitimlerini, başarısını gözardı edemem ancak; sadece yemekleri için çok lezzetli ve başarılıydı dersem, sanki sunum konusunda yaratıcılığını, farklılığını gölgelemiş olurum gibi geldi bana...

''Sunum herşeydir, sunum sanattır'' diyen ben, her bir tabakta şölen yaşadım adeta.

8 masadan fazla masası olmayan Can Oba'da elinize alıp, sipariş vereceğiniz standart bir menüsü yok. Aklınızda olsun!

Can Bey, yanınıza geliyor o gün mutfakta neler var sayıyor size. Zaten olanlar da kendisine ait, yani; imzası olmuş özel menüler diyebilirim.

Emin olun ki; ya her saydığı yemeği tatmak isteyecek ve midenizde yer bulamayacaksınız ya da tadamadıklarınız da aklınız kalarak kalkacaksınız masadan.

Sohbet arası kendisinin Habertürk'te yayınlanacak yemek programından bahsetti. ''Farklı olacak, alışılagelmiş olmayacak!'' dedi.



Kendisi gibi ekibi de çok güleryüzlü ve samimi Can Bey'in.


Sunum şöleni yaşatan Can Oba'ya  '' Ellerinize sağlık, en kısa zamanda TV programında sizi görmek üzere...'' diyerek ayrılıyoruz restorandan.


Adres: Hocapaşa Mah. Hocapaşa Sok. No:19 Sirkeci/İst.
Tel     : 0212 522 12 15
             0532 169 12 42













Keyif Dolu Günleriniz Olsun

Petek Uluğ








17 Kasım 2014 Pazartesi


Kasım ayının 20. Günü Dünya Çocuk Hakları Günü olarak kutlanmaktadır. Konumuz çocuk ise hakları da hukukları da her sözün üstündedir. Gerisi biz büyüklere kalmış görev ve sorumluluklardır.
Düşünebiliyor musunuz? Yarının toplumunda aile bireylerini oluşturacak anne, babalar bugünün çocuklarıdır aslında. Onlar bizimle beraber, hayatın içinde yol almaya çalışırken, onları yönlendiren, sağlıklı gelişmelerini sağlayan, seven, destekleyen, güven veren, maddi manevi ihtiyaçlarını sağlayan biz büyükleriz.
Peki her çocuk bu sevgi ortamına sahip olabiliyor mu? Doğal ebeveyn kayıplarının dışında, maddi yetersizliklerden dolayı aileleri tarafından terk edilmiş, devlet denetimde bakılan çocuk sayısı Türkiye’de 14.000 civarındadır.
Koruyucu ailelik ise dünyada %77’lere ulaşmışken TÜRKİYE’DE BU ORAN SADECE %10’DUR.
Bana bu bilgileri ulaştıran ve sorularıma yanıt veren İstanbul Koruyucu Aile Derneği Başkan Yardımcısı Filiz Süyür Hanım’a çok teşekkür ederim.
Filiz Hanım’ın kendisi de koruyucu bir aile. Koruyucu ailesi olduğu çocuğunun dışında bir de biyolojik çocuğu var.
Koruyucu aile kavramını aydınlatmak için; koruyucu aile olmak isteyen kişi ve kişiler hangi özellikleri taşımalı, şartları nelerdir, tavsiyeler, yaşanılan süreçler konusunda Filiz Hanım’a sorduğum sorulara samimi ve bilgilendirici cevapları için teşekkür ediyorum.


Ve bu röportajı ilk olarak yazılarımla yer alacağım www.abprojeyonetimi.com'da paylaştım...

Siz de buyrun...http://www.abprojeyonetimi.com/istanbul-koruyucu-aile-dernegi-roportaji/




Keyif Dolu Günleriniz Olsun...

Petek Uluğ








Bu yıl Kasım ayının en güzel lezzet merasimi AŞURE tatlısı ve hazırlıklarıdır...

Bana göre aşure kalabalığı seven tek tatlıdır yani çokluktur, bolluktur, yalnızlığı hiç sevmez !

Aşure tatlısını hazırlamak için yaşanan o telaş da çok keyiflidir bana göre, sonrasında paylaşmak ve dağıtmak da...

En güzel aşureyi kim yapar sorusuna herkesin cevabı aynıdır genelde; Annem !

 Yapıldığı evlerde bereketi, bolluğu simgeleyen Muharrem ayının tatlısı aşureyi, daha iyi ve daha lezzetli yapmak ister miydiniz ?


Aşurenin ikram şekli önemlidir çünkü ona geleneksel bir 

sunum yakışır. Cam kase ya da beyaz porselende şık durur.


   İşte lezzetli aşure yapmanın püf noktaları :

- Muhallebi kıvamında arzu ederseniz nişasta ilave edebilirsiniz.

- Buğday taneleri kaybolana kadar pişirilmeli ki özü  tam olarak çıksın.

- Tarçın ve incir rengini koyulaştırır. Sonradan veya süslemek için ilave edilmeleri daha iyi olur..

MALZEMELER:


2 su bardağı dövme buğday, yarım su bardağı kuru fasulye,

yarım su bardağı nohut, 50 gr. kuş üzümü, 50 gr. İzmir 

üzümü, 2-3 adet kuru incir, 4-5  adet kuru kayısı, biraz 


portakal kabuğu, 7-8 adet karanfil, damak tadınıza göre 

şeker.( İsteğe bağlı birkaç adet haşlanmış kestane, muz 

parçaları ve gül suyu ve vanilya).
Süslemek için :

Fındık, ceviz, fıstık, nar
Hazırlanışı :


Akşamdan suya koyduğunuz buğday, fasulye ve nohutu 


sabah suyunu süzerek düdüklü tencereye alın. Bir elmanın 


üzerine karan filleri batırıp aşurenin içine atın.(Toplaması 


kolay olsun) üzerine bir karışa yakın çıkacak kadar su 


ekleyin kaynamaya başladıktan sonra kefini alıp, ağzını 


kapatın. En az bir buçuk saat altı kısık olarak pişirin. 


Buğdayın iyice açılması lazım. Yoksa suyu özlü olmaz. 

Üzümleri bir cezveye alıp üzerine sıcak su koyun ve 5 

dakika kadar kaynatın. Bu sayede kirli suyunu verecek ve 

aşureyi mat bir renge dönüştürmeyecek. Bundan sonraki  

aşamada aşure sık sık karıştırılacak. Aksi halde hemen dip 

tutacaktır. Üzümleri tencereye, portakal kabuklarıyla 

beraber ekleyip, beş dakika daha pişirin. Şimdi küçük 

doğradığınız ayva, incir ve kayısıyı ekleyin. Şekeri azar 

azar katın. Miktarı damak tadınıza göre ayarlayın. 5 

dakikada bu şekilde kaynadıktan sonra altını kapatın. İster 

sıcak isterseniz de soğuk, dilediğiniz gibi süsleyip servis 

yapabilirsiniz. Bu tarife ilave olarak annemden öğrendiğim 

püf noktası ise aşureye süt ilave etmektir ki rengi beyaz ve 

daha lezzetli olsun.
Afiyet olsun.


Keyif Dolu Günleriniz Olsun...


Petek Uluğ