31 Aralık 2013 Salı


'' Yeni yıla girerken ne kadar çok dilek ve beklentilerimiz vardır. Kişisel veya toplumsal hiç fark etmez, isteriz hep. Yeni başlayan bir yıl bir gün farkı ile bambaşkadır sanki. Hani Harry Potter'ın asası vardı ya, onun gibi tılsımlı bir şey...'' dedim Haberegeli'de...Peki hiç vicdan muhasebesi yapar mıyız diye de sordum? ve hatta çok soru sordum hem kendime hem de sizlere...

2014 YILININ HERKESE, ÜLKEMİZE HUZUR VE KEYİF DOLU GÜNLER GETİRMESİNİ DİLİYORUM.

GÖNLÜNÜZDEKİ HER ŞEYİN GERÇEK OLMASI DİLEĞİ İLE...

http://www.haberegeli.com/petek-ulug@2013e-hoscakal-diyebilecek-miyiz-yazisi-320.html

28 Aralık 2013 Cumartesi



Geçtiğimiz perşembe akşamı İzmirli bloggerlar olarak çok keyifli bir yeni yıl yemeğinde buluştuk. Bu buluşma İzmir Optimum Outlet Alışveriş merkezinin daveti ile Rönesans Yönetim adına Pazarlama ve Halkla İlişkiler sorumlusu Ahmet Baran İlter ve yine Pazarlama ve Halka ilişkiler Sorumlusu güleryüzlü Yıldız Sedef Hanım'ın samimi karşılaması ile Bisquitte'de başladı. 


Takip ettiğiniz blog arkadaşlarınızı orada görmek, yakından tanımak ve tanışmak gerçekten çok zevkli. Ahmet Bey, sohbet sırasında bizlere yani İzmirlilere İzmir Optimum Outlet olarak 2014 hedeflerini anlattı, fikirlerini paylaştı ve bizim beklentilerimizi sordu. Bu arada birçok markayı tek çatı altında toplayan Optimum'un, yeni yıldaki sosyal aktivitelerinden de haberdar olduk...

O akşam tanıştığım yemek ve moda bloggerları arkadaşlara merak ettiğim soruları sorma fırsatını buldum. Örneğin; pişirdikleri her yemeği kendileri mi yiyordu acaba? Evet, bir güzel yeniyormuş. Moda bloggerları moda tasarım bölümü öğrencileri olduğu kadar çok farklı meslek dallarından da olabiliyormuş. Onlar da bana sordu '' Neden Blog ? '' ...E, hocalık var ya, anlattım tabii ben de...

Yeni yıl armağanlarımızı da alarak, yeni yıl ağacının önünde meraklı bakışların altında pozumuzu verdik ve yeniden görüşmek üzere ayrıldık. Tekrar teşekkürler...








Keyif Dolu Günleriniz Olsun..




27 Aralık 2013 Cuma

     


Biz büyükler için ayakkabılar ne kadar önemli ise küçüklerin o minicik ayaklarına giydikleri sevimli ayakkabıları da onlar için önemlidir. Son günlerde ayakkabı siyasi anlamda bir simge olduysa da ben bu yayını önceden hazırlamıştım ama tam da gündeme uydu hani!

                                             
                                          

Özellikle bayanlar için ayakkabı kıyafetin tamamlayıcı başrol oyuncusudur. Ancak çocuk patik ve ayakkabılarına gelince onlarınki de birer oyuncak gibidir...

                                 

Hem şık, hem zarif hem de modaya uygun tasarımlar bunlar. Büyüklerden hiç de geri kalır halleri yok. Ancak satın alırken görüntü güzelliklerini değil, ayaklarına sağlık anlamında uygunluğunu düşünmeliyiz tabii ki! İleride sorun yaşamamak için ortopedik tabanlı olanlarını tercih etmeliyiz. Rahat adım atabilecekleri, ayak numaralarına uygun olanlarını giydirmeliyiz...

















Keyif  Dolu  Günleriniz Olsun...




25 Aralık 2013 Çarşamba


Hayattan aldığımız küçük keyifler bizim renklerimizdir. Ve bu renkler yaşantımızda kocaman farklar yaratırlar, bizi biz yaparlar.

Paylaştıkça çoğalacağımı bildiğim için çıktığım blog yolculuğumda benimle gelen, bana katılan, keyiflerime, paylaşımlarıma ortak olan herkese teşekkür ederim.

Bu yola çıkarken ''İnsan tanımadan sevemez!'' diye düşünürken, benim fikrimi değiştiren ''Demek insan yüzünü görmeden de severmiş, enerji alırmış hatta alışırmış !'' inancımı sağlayan, sanal ortamda olan ama gerçek keyifler veren, blogum sebebiyle tanıştığım tüm arkadaşlarıma da teşekkür ederim. İyi ki karşılaşmışız !...

                              



Keyif Dolu Nice Günleriniz, Yıllarınız Olsun...


22 Aralık 2013 Pazar


Yine soruyor Çağan Irmak son filmi '' TAMAM MIYIZ? '' da kendimize sorduğumuz tüm soruları...Bazen soramadığımız soruları da soruyor tabii! Örneğin; daha film başlamadan, hiç hazır değilken tak diye geliyor ilk soru. Hatta anlamadım bile ne olduğunu. ''Dur Çağan Bey bir dakika! Henüz film başlamadı! '' diyecektim ki ilk sahnede kaldı aklım hem de sorunun cevabını vermeye çalışırken.

21 Aralık 2013 Cumartesi


Soner Sert Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Bölümünden mezun genç bir yönetmen. Kendisi İzmirli ve şehrine geri dönmeyi tercih ederek Dokuz Eylül Üniversitesi'nde yüksek lisans yapmak üzere hazırlık eğitimi almakta. Mesleği ile ilgili geleceğe yönelik güzel projeleri var. Kafasında bir gün çekmeyi planladığı harika ve dikkat çekici hikayeleri var. Oyuncular sendikası çalışmalarında sanatçı Mehmet Ali Alabora'nın asistanlığını yapmış ve Onunla çalışmanın kendisi için iyi bir deneyim olduğunu söylüyor.

'' Neden sinema sanatı ? '' diye sorduğum zaman ise '' Eğer insanlar gerçekten huzurlu olsalardı, sanata gerek kalmazdı '' diyor. Yani  huzursuzluk dediği şeylerin altını çizmek için yola çıktığını ifade ediyor veya huzurun ne olduğunu vurgulamak istiyor belki de. Amacı; politika esaslı filmler çekmek olduğu kadar sosyal sıkıntıları vurgulayan filmlere de imza atmak.


KARINCA onun 17 dakikalık kısa metrajlı üniversite mezuniyet filmi ve ikinciliği kazanmış.

'' Peki neden KARINCA? '' dedim.  ''Konu Karın doyurmak olunca karıncaların aş bulma çabaları bireyseldir ancak daha sonra biraraya gelerek paylaşırlar, bölüşürler. Bu da beni etkiler, tıpkı bir babanın ailesinin geçimini sağlamak için verdiği mücadele gibidir. Filmde bunu özetlemeye çalıştım 17 dakikada! '' diyor.

Filmde kullandığı metaforlar dil eğitmeni olarak dikkatimi çekti. Hepsini sordum teker teker çok güzel açıkladı. Ee hocasıyım ya, sorarım tabii ! Bunları filmi izlerken sizin yorumlarınıza bırakıyorum !



Öğrendiğime göre kısa metrajlı film çekmek yoğun ve yaratıcı olması gerektiği için daha zor çekilirmiş. Kısa sürede çok şey söyleyebilmek ve anlatabilmek becerisi kolay değil tabii ki !

KARINCA 2 günde çekilmiş. Toplumsal ve sosyal içerikli bir film. İç hesaplaşmaların olduğu, içinde hepimizin zaman zaman kendimize sorduğumuz soruların bulunduğu özet bir film. Peki cevaplar nasıl? Filmin kahramanı olan babanın cevabı filmin sonunda....BABALAR hepimizin hayatlarında esas kahramanlardır aslında. İşte Soner Sert  için de BABA, ANNE, AİLE, ÇOCUK kavramları çok önemli olmuş, çok şey ifade etmiş. Ve bu nedenle mesleki yolculuğuna bu dörtlü ile yola çıkmak istemiş. İleride çok başarılı filmlere imza atacağına inandığım genç yönetmene yolu açık olsun diyorum.

17 dakikalık KARINCA'ya buyrun bakalım...

http://www.youtube.com/watch?v=Rs7Z3qudMGY


Keyif  Dolu Günleriniz Olsun...


19 Aralık 2013 Perşembe



Dostumuz Michael'ı sizlerle sürekli paylaşıyorum ve onunla ilgili en son yazımda ırkının özelliklerini yazacağım demiştim. Çünkü; onun cinsi genelde çok sık bilinen süs köpeklerinin türünden değil.  ''Oyuncak'' türü olan Türkçe adıyla kaniş.
Son derece enerji dolu,arkadaş canlısı, sevgi dolu peklerdir orijinal adıyla toy poodle cinsi köpekler. Hani sirklerde (maalesef) kullanılan, eğitimli köpekler var ya; işte onlar. ''Dog Show'' larda da sıkça görülüyor bu türler.

Evde yalnız kalabilen, sorun çıkartmayan ve çalışan annelerin olduğu evlerde tercih edilen en uygun cinslerdir. Tüy dökmeyen ender türlerden biri olduğu için de çok makbuller.Uzun uzun tüyleri olan bu dostların istenilen şekilde tıraşları olabiliyor.


Sosyallik ve eğitilebilirlilik seviyeleri çok yüksek. Tek dertleri kendilerin sevilmesi ve sevebilmeleri. Eve her gelenle iyi anlaşan, özelikle bebek ve çocuklarla çok iyi iletişimde bulunan cinslerdir. Örneğin. Michael 1.5 yaşında olmasına rağmen her türlü komutu anlayıp, tepki verebiliyor.Ancak; beni eşimden ve oğlumdan çok kıskanıyor, tıpkı bir çocuk gibi kucağıma atlayıp, yanıma yaklaştırmıyor kimseyi !  Onun dışında ev hayatında size arkadaşlık yapabilecek en uygun cinslerden biri olduğunu söyleyebilirim.






Cüssesinin minikliğinden dolayı her yere rahatlıkla götürebiliyorsunuz. Araba yolculuklarını çok sever hatta müsaade edilse kendilerine AVM lerden çıkmayacağına eminim, çünkü kucakta vitrin gezmeye bayılır. Öyle ataları gibi dağ, bayır dolaşan bir cins değildir. Yemek konusunda ise size bağlı. Kuru gıdayı tercih edebilirsiniz. Çok az miktarla doyabilmelerine rağmen, Michael inanılmayacak şekilde benim sevdiğim yiyeceklere aynı oranda düşkün. Kışın kestaneyi, yazın mısırı bu kadar sevebilir mi ?

                                     

                 

                   
                 


Keyif dolu, dost dolu günleriniz olsun


Petek Uluğ


17 Aralık 2013 Salı


Yeni yıl alışveriş hazırlıkları başlamışken çocuklara, miniklere hediye konusunda farklı alternatifler düşünüyor olabilirsiniz. Aslında onları mutlu etmek daha kolaydır, biz büyüklere göre seçenekler daha fazladır. Cicili bicili herşey onlar içindir. Kolaydır onların sevinmesi...


Harika minik kıyafetler, elbiseler var ki büyüklerin kreasyonlarına taş çıkartır. Hatta çocuklar  büyüklerden daha şık olma yarışındalar sanki! Olsun onlar hep daha güzel, daha güleç daha mutlu olsunlar. Onlar yeni yıla öyle neşeli girsinler ki, tüm ömürleri keyif içinde geçsin. Hem de renk,dil,din,para ayırımı olmadan, onlar hep oyun gibi yaşasınlar hayatı...



Biz büyükler de içimizdeki çocukları büyütmeden ve kaybetmeden bir yıl daha yaş alalım hayattan...






















Keyif Dolu Günleriniz Olsun...