29 Mayıs 2015 Cuma

                                        
            
                
Onlar ile hayatı, yaşamı paylaşmak çok güzel. Onları anlamak, hissetmek ise insan olmanın farkındalıklarından biridir aslında.

 Evimizin keyfi, dostumuz Michael da tam 3 yaşında artık. Onun bize gelişi hiç beklenmedik bir durumdu ancak nasıl da coşkuyla karşılanmıştı aile içinde.

Aynen bir bebeğin aileye gelmesi gibi...

 Evet bir bebeğin büyüme aşamaları ne ise aynısını yaşadık onunla..Bir erkek olarak anneye düşkünlüğü, ilk beslenmesi, tuvalet eğitimi, ilk hastalıkları, aşıları, en uygun veterineri arama çalışmaları, mamasını yemediği için veterinere açılan telefonlar, sabah yürüyüşleri ve sokakta ona gösterilen ilgi, alaka ...

İşte bakın aynen bir çocuğun büyümesi gibi...

Bu nedenle evde bizlerle hayatı paylaşan kedi, köpek dostlarımız çok değerli...




Peki tepkileri bir çocuktan farklı mı? Hayır; evde çok sakinken dışarıdan biri gelince şımarması, sokakta koşturması, arkadaşları ile bir araya gelince mutlu olması, her yemekten tatmak istemesi, istediği olmayınca havlaması, çikolatalı ödülünü görünce sevinmesi, oyuncakları ile oynaması, işte onlar da aynen bizler gibi...

Öyle olmasaydı zaten veterinerler psikolojilerini incelemezlerdi, öyle güzel kitaplar var ki onları anlatan.


Evet Michael bize yaşattığın karşılıksız sevgin için, koşulsuz sadakatin için, bize olmazların olabilir olacağını, yapamamların yapılabileceğini, özellikle de bana mümkün değillerin mümkün olabileceğini  öğrettiğin için sana teşekkür ederiz.

                                        

Onlar ile hayatı, yaşamı paylaşmak çok güzel.


Keyif dostlarınızla bol keyifli günler.

Petek Uluğ

19 Mayıs 2015 Salı


Evet bugün Onlara emanet edilen gün, Atatürk'ün "Onlar unutmaz" dediği, bizim ümitle yetiştirdiğimiz, toplumsal yarınlarımızın yetişkinleri gençler... 

Onlar neler der acaba? Onlar yarınlara sahip çıkabilecek kadar korunup, kollanabildiler mi acaba? Mesleğim gereği gençler ile hep içiçeyim, içlerini, umutlarını, endişelerini, korkularını bilirim. Onlar aile içinde göründükleri kadar cıvıl cıvıl, enerji dolu, delikan değillerdir aslında!

Ondandır mutluluğu sanalda aramaları, kazanmayı lotodaki şans sanmaları, kendilerini ifade edemeyişleri ya da anlatabilmek için silaha sarılmaları, sosyal ilişkilerindeki ürkeklikleri veya egolarını kontrol edemeyişleri, bireysel iletişimdeki şiddet eğilimleri, kendi gibi olmayana tahammülsüzlükleri, kendini bulduklarına bağımlılıkları aslında onların bizlere yolladıkları sinyallerdir!

Büyütürken koruyup kolladığımız çocuklarımıza genç olabilmenin, bu ülkeyi emanet edebilmenin sorumluluğunu verirken biz yetişkinlerin de sorumluluğunu ve aldığımız vebali unutmamak lazım. Onların mutsuz, gelecekten kaygılı, şiddete eğilimli bireyler olmasının bedelini toplum olarak ödemeye başladığımız yarınlara kalmadan bugünün gerçeğidir....


Keyif Dolu Günleriniz Olsun

Petek Uluğ

4 Mayıs 2015 Pazartesi


Sizlerle bahçe, balkon yazılarımda paylaşmıştım ne kadar dış mekan ortamlarını sevdiğimi. Şehrin içinde bile balkonum midyelerle, istiridyelerle doludur. Renk renk sardunyalarımı yazmaya gerek yok.
Hatta balkonumu bile sanki bahçeymiş gibi yemek kısmı, kahve köşesi diye ayırmıştım.(Kendime göre minik okuma köşesi bile yaptım!) Zaten paylaşmıştım, ziyaretime gelenler bilir...



Neyse şimdi demek istediğim şudur ki; siz de mekanınız dar veya geniş, balkon, teras, veranda ya da bahçe fark etmez, dışarılarda kendiniz için, minik de olsa yaz köşeleri yaratabilirsiniz...


Hasır sepetlere dikeceğiniz begonviller size kendinizi Ege'nin kıyılarında hissettirir. Ben her yıl Bodrum'dan dönerken mutlaka bir saksı begonvilimi de getiririm yanımda...


Boş bulduğunuz her yere herhangi bir çiçeği ekebilirsiniz aslında.  Çiçek denilen şeyin yakışmadığı yer görmedim ben...

                            


Bodrum'daki ilk yıllarımızda en çok eskicileri dolaşırdık. Köylerin ara sokaklarında eskiye ayrılmış el arabalarını satın almak için köyün yerlilerine ''Bize satar mısınız?'' diye yalvarırdık. Çünkü şehirden gelenler için dekoratif anlamda kıymetli olduğunu onlar da bilirdi! Yukarıda görülen tahta el arabasının çok benzerini ben de bulup, bahçenin ortasına koymuş, içine sakız sardunyaları ekmiştim...



Rüzgarda biraz fazla ses çıkartsalar da yaz günlerinin öğlen sessizliğin de deniz kabuklarının şıkırtılarını dinlemek çok keyifli olur...Sallandırıverin bir yerlerden, tamam işte ! Hem göze hem kulağa hoş gelir, şıkır şıkır...


Yaz renklerinde cesaret vardır.  Siz de bahçenizde veya balkonunuzda bu günlerde cesur olabilirsiniz. Eski sandalyeleri boyasanız bile, görüntü yeni gibi olur...


Böyle çitiniz de varsa ; dekoratif bir duvar gibi kullanabilirsiniz. 


Tabii ki ağacınıza bu kadar çok kağıt balon asmak abartı olabilir ama, birkaç renkli balon veya fenerler sanki kutlama varmış havasını estirir. Ee her an kendinizi partide hissetmek de fena bir şey değil! (Bizim bahçe çok rüzgar aldığı için kısa bir süre sonra kağıt fenerler yırtılıyor, ne yazık ki!)



Keyif Dolu Günleriniz olsun...

Petek Uluğ


Kaynak: Bazı görseller pintereste aittir.