31 Ekim 2013 Perşembe

                        

İlk vintage yazımda , kelime anlamı ile tanımladıktan sonra 1950 yılların elbise modelleri ile başbaşa bırakmıştım sizleri. Şimdi beğendiğim ve ilgimi çeken el çantalarını paylaşmak istedim. Sadece el çantası olarak muamele edilmemeli bu çantalara, ne kadar zarif ve buram buram nostalji kokuyor...

Ve birçoğu da tasarım örneği. Kıyafeti tamamlayan, bütünlük sağlayan el çantaları, doğru kullanıldığında son derece şıklık katar. Son günlerde jean kıyafetlerle bile kullanılır hale gelen vintage tasarımlar oldukça rağbet görmekte.

Aile büyüklerinizden kalma böyle güzel aksesuarlara sahipseniz, ne mutlu size...

Nerede, nasıl kullanırım? diye soruyorsanız eğer, hiç çekinmeden, her yerde kullanın derim. Son derece hoş bir trend haline geldi...






















Keyif Dolu Günleriniz Olsun






28 Ekim 2013 Pazartesi


Yaşadığınız şehirde bazı yerler, mekanlar vardır; sizi her daim mutlu eder, keyif verir. Ne zaman fırsat bulsanız kendinizi oraya atarsınız. Hatta fırsat bulmak için beklemez, özler, gidersiniz. Çünkü her ziyaretinizde kendinizi bulursunuz orada. İşte KIZLARAĞASI HANI da benim için tarihi özelliği ve mistik havası ile öyle bir mekandır. İstanbul'un ilk AVM'si Mısır Çarşısı ise İzmir'in de bu handır ilk alışveriş merkezi. Yaz veya kış hiç fark etmez, burası hep sizi bekler. Hem de 1744 yılından beri bekler. Zaman içinde yangınlar, yıkımlar atlatmış olduysa da bugün İzmir hanlarının en büyüğü ve mimari olarak da en dikkat çekici olanıdır.


Osmanlı Dönemi'nde Hacı Beşir Ağa, Hanın yapım emrini verirken, İzmir'in o dönemde ticari liman şehri olması özelliğini düşünmüştü. Bugün de birçok yerli, yabancı turist için cazibe merkezidir Han...
İzmir'in Konak ilçesi, Kemeraltı Çarşısı içinde bulunan 2 katlı Han, Hisar Cami'ne yakındır ve Cevahir Bedesteni, Bakır Bedesteni, Çuha Bedesteni olmak üzere 3 bölümden oluşurken, ortasında bulunan bir avlu ile çevrilmiştir...
                                                                                                                                                                   
Osmanlı Dönemi'nde ticari amaçlı kullanılan zemin katında tüccarların malları depolanır, saklanır ve alışveriş yapılırmış. Üst katta ise gece konaklamak için, özel baca sistemli küçük odalar varmış.

                                      
Günümüzde giriş katında el sanatları, hediyelik eşya, halı, kilim, gümüş takı, giyim eşyası, deri kıyafetler, nargile aksesuarları, değerli taşlar satan çeşitli dükkanlar bulunur, üst kat ise hanın daha sessiz, sakin ve müşteri bekleyen katıdır. Adeta tarihsel görevine devam eder gibi! Yani  giriş katı günün hareketliliğini, telaşını, bol misafirlerini, yabancı turistlerini ağırlarken, yukarı kat dinlenmek, huzur bulmak isteyenlerin çıkacağı yerdir! Tabii sohbet ettiğim esnaf, bu durumdan hiç de hoşnut değil. Sitemle ''Biz de varız, biz de buradayız, üst kata çıkmayı unutmasın müşteri, hem fiyatlarımız da makul''  diyor dükkan sahipleri !!...


                 

250 aktif dükkanı bulunan Hanın genelinde mistisizm hakim. Tarihe bir yolculuk yapıp, geri dönüyorsunuz sanki ! Günün her saati kalabalık olan Kemeraltı Çarşı'nın içinden geçip girdiğiniz handa dışarıdaki keşmekeşliği bırakıyor ve avluda içtiğiniz fincanda pişen dibek kahvesi ile başlıyorsunuz nostalji keyfine. ''Kimler geldi, kimler geçti acaba bu handan? '' diye düşünürken aklınız gümüş, değerli taşlar, hediyelik eşyalar satan dükkanlarda kalıyor tabii...
                                                                                                                                                                                                                                                    
                           
                         
                                       
                                                                                                                                                                                                   

Gümüş takılar satan Füsun Takı'nın sahibesi güleryüzlü  Füsun Hanım alışveriş yapmasanız bile kahve ikramını sizden esirgemez.

                     

Antika ve eski eşyalara meraklılar için 2.kat tam bir cennettir. Çünkü koridorunda sükunet içinde dolanırken karşınıza harika el işleri, eski kıyafetler veya antika eşyaların sergilendiği camekanlar çıkacaktır. Eski  kilim, halı satan dükkanlarda ise günümüzde neredeyse artık göremediğimiz el halılarına rastlarsınız.

       

                     

RİO antika dükkanında yaptığım keyifli sohbette öğrendim ki birçok değerli parça kendilerine Levanten ailelerden geldiği gibi, hurdacılardan da ulaşıyormuş. '' Ve inanamazsınız, öyle kıymetli parçaları çöp kenarlarına bırakıyorlar ki! '' dediler...
                                                                                                                                                                             

                       

Pamukoğlu Antik Saat'in sahibesi ise geleneksek Anadolu motifli, el işi birçok eşyayı sadece satmadıklarını, aynı zamanda değerlendirdiklerini  ve tadilat, tamirat işlerini yaptıklarını da anlattı.

          

         

         

         

Üst katta bulunan Neyzenler ise handa gerçek mistisizm havası yaşatmakla kalmaz, sizi Tasavvuf  yolculuğuna da çıkarır. Hele bir de neyden çıkan tınılara denk gelirseniz, durup da dinlemeden geçemezsiniz...


İşte yolunuz İzmir' e veya Kemeraltı'na düşerse, modern çağın AVM lerinden fırsat bulursanız, Hacı Beşir Ağa'nın Hanı'na mutlaka uğrayın derim. Akın akın gelen yabancı turistlerin ilgi odağı olan bu tarihi alışveriş merkezine iade-i itibarda bulunalım derim...

        





Keyif  Dolu Günleriniz Olsun...














20 Ekim 2013 Pazar


Kış mevsimi geliyor diye içimden gizli gizli sevinç duymamın sebebi belki de tam kışın ortasında dünyaya geldiğim içindir! Gizli gizli dedim çünkü; ben kendime bile itiraf edemiyorum; öyle ya yaz, güneş, deniz, kum, balkon, bahçe keyfi dururken kışın soğuğu, yağmuru, çamuru sevilir mi? 

Tamam bahara, yaza diyecek bir sözüm yok...Yaz günlerinin keyfi nerede var? Ama kışın soğukluğundaki o sıcaklığı yabana atamam ben...

Baktım günlerdir instagramda kışlık keyiflerimi paylaşıyorum. Demek ki dört gözle bekliyormuşum bugünleri! Şöyle bir sıraladım kışlık keyf-i detaylarımı tıpkı yazın sıraladıklarım gibi...Yani Vivaldi'nin 4 mevsimi gibi sıralanmalı bütün keyifler ardı ardına...Her mevsimin keyfini çıkarabilmeli, bulabilmeli birşeyler...


Böyle bir kuzineye sahip olmak zor olsa da kışın üstünde çay demlenen bir kuzine...

                                                  

Renkli eldivenler, kaşkollar, şapka ve bereler...

                              


                                   

Koltuk, kanape şalları (throwlar) ...


Yağmur yağdığı zaman tam bir kurtarıcı olan, renkleri ile de cıvıl cıvıl bir görüntü veren yağmur çizmeleri...


Üzeri kış, kar, çam,geyik motifli yünlü kazaklar...


Pufidik ev çorapları ve terlikler...






Gri kış günlerinde renkleriyle içimi açan ve kıyafete şıklık kattığını düşündüğüm şemsiyeler...


Hasretle beklediğim kestane...


Her mevsim sevsem de kışın sıcak sıcak içilen tavuk sulu, bol karabiberli çorbalar...

                                             

Mısırın yazın patlamamışı, kışın ise patlamış olanı...

                                 

    Salepin gerçek olanı...

                                 

Çok sevdiğim çaya eklenen kışlık baharatlar...

                                 

Yemek için olmasa da! mutfağımda dekoratif amaçlı kullandığım narlar...

                                   

Bolca kullandığım mumların artık yanabilir olması...


             

Veee tabii mevsimin ''Happy Day '' i Yılbaşı...

Bakın ne çok varmış keyf_i detaylarım kış için...

          



Keyif Dolu Sıcak Kış Günleriniz Olsun...