3 Ocak 2014 Cuma


Mesleğim gereği bana sorulur sorular hep. Bana sorarlar anlamadıklarını. Bana sorarlar bilemediklerini. Öğretmeye, anlatmaya çalışırım bildiklerimi. Ama bazen çok iyi bildiğimiz halde anlatamadığımız konular da olur. Tüm öğretim metodlarını uygulasanız da tam aktaramazsınız bildiklerinizi!

Örneğin; geçen gün, en iyi bildiğim konudan bir soru geldi, geldi de pat diye cevaplayamadım yine de. Hatta nasıl olur dedim kendi kendime, neden yanıtlayamadım! Çok sevdiğim bir öğrencim sordu bu sefer, hem de beklemediğim bir anda.  

''Hocam, mutluluk nedir?'' Hangi konuda geçiyordu ki bu zor soru?, ben mi atladım? Neden sordu bu soruyu kafasında birçok soru cevap karmaşası olan, bu akıllı üniversite öğrencisi? Şimdiye kadar öğrenmemiş miydi MUTLULUK NE DEMEK?

Tamam ben bir dil öğretmeniyim. Şimdi kelimenin sözlük anlamını mı vermek lazımdı? Yok, çok kitabi ve teorik kalırdı, olmaz. Zaten soruyu soran son derece zeki bir öğrenci. O zaman örnekleme ile anlatabilirdim. Ama anlatılmazdı ki MUTLULUK! Abidin Dino da değilim ki çizebileyim resmini! ''Bak şimdi örneğin;.....''  diye başlasam cümleme, benim tezimi çürüten karşı örneklemeler verecek. 


''Yazı yazıyorum ya ben; işte o an mutluluktur! '' desem 

''Ya hocam, öyle değil'' diyecek ve inanmayacak bana, biliyorum!''

''Henüz erken, biraz daha büyü bak o zaman anlayacaksın'' desem ''Olur mu hiç hocam,öğrenmenin yaşı olur mu? Zaten gelmişim kaç yaşıma? '' diyecek. Diyorum ya soruyu soran kişi öğrenmeye meraklı, kafası karışık ama zeki bir delikanlı. Kafası neden karışık? Çünkü O hep sorguluyor, hep soruyor. Sordukça kafası karışıyor veya öğrendikçe zorlanıyor diyelim. Anlamaya çalıştıkça da korkuyor birçokları gibi...


Peki ben mi nasıl cevapladım? Tersten gittim bu kez. Bir eğitimci olarak ezber bozdum.


''Nezaman bu soruyu sormaktan vazgeçersin, işte o andaki ruh halindir MUTLULUK'' dedim...


''Hocam aparkat gibi geldi bir an, düşünücem ! '' dedi. 

Yaşasın en azından, NASIL YANİ? diye sormadı, atlattım şimdilik..Hatta ''Düşünücem!'' dedi. Demek görevimi yerine getirdim...
Ama bir dakika Aparkat ne demekti? Ne olacak, bilmediğimi de ben sorarım! Ona da sorabilirdim anlamını ama gitti, eminim benim cevabımı düşünüyordu. Hadi bakalım Google amcaya benim işim düştü bu kez. ''Aparkat nedir?''

Aparkat: Boksta bükük kolla aşağıdan yukarıya doğru çeneye atılan yumruk.


Haydi buyrun bakalım. Aparkatı hangimiz yedi? Hangimiz neyi öğrettik? Hangimiz neyi öğrendi?


Bence durum şu an 1-1 ...


Eminim O sonra gelir yanıma ve ikinci soruyu sorar , hazır olmalıyım, aparkata dikkat etmeliyim! ...


Bir sonraki yayınımda hazırlı olduğum için mutluluğun tariflerini kendimce vereceğim, öğretmen olarak değil, ama ben olarak, benim mutluluk cevaplarımı paylaşacağım. Bakalım buluşabilecek miyiz sizlerle aynı noktalalarda...


Neden bu fotoğrafı kullandım biliyor musunuz? Keşke Peri Kızı olsaydım ve bu Peri tozlarından mutluluk üfleyebilseydim, belki o zaman anlatmaya hiç gerek kalmazdı.


''Mutlu olmak istiyorsanız, iradenizin dışındaki şeyler yüzünden kaygılanmayı bırakın!'' Epiktetos

Keyif Dolu Günlerimiz Olsun...





Etiketler: , , , , , , ,

12 yorum:

  1. Aşkın tarifi kadar zordur, mutluluğun tarifi...diye başlamıştım henüz yeni olan blogumun ilk yazılarında. Ve kaplumbağaya benzetmiştim mutluluğumu...
    Şimdi sayenizde aparkatı öğrendiğim için mutluyum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı mutluluğu ben de yaşamıştım anlamını öğrenince.Çünkü öğretmek kadar öğrenmek de mutlu eder beni. Şimdi de sizin ziyaretinizden mutlu oldum örneğin,sizi tanıdım.Hemen geliyorum sayfanıza ben de, hayırlı olsun.... Teşekkür ederim...

      Sil
  2. Aparkat yemek...Sanırım, mutluluk ne kadar darbe yesen de yaşamayı becerebilmektir. Küsmeden ve güvenerek...Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tam özetlemişsin yine Safiye'cim. Ağzına sağlık...

      Sil
  3. Sanırım benim için mutluluk da; bardağın dolu tarafından bakabilmek ve olaylara her zaman olumlu yaklaşabilmektir. Aslında mutluluk insanın kendine bağlıdır. Mutlu olmayı istemek de istememek de...
    Eline sağlık yine çok güzel ve düşündürücü bir yazı olmuş.
    Sevgi ve selamlar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Başak'cım belki de hastayken bir çorba ikramıdır mutlu hissetmek değil mi? veya bir dilim pasta ile gelip hadi çay içelim demektir!! İçtedir yani evet senin nasıl hissettiğindir esas...Tekrar çok geçmiş olsun.Teşekkürler...

      Sil
  4. Cevabınıza bayıldım Petek Hocam!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Seze Hanım bazen her sorunun yanıtı olmayabiliyor. Ama kısa ve öz böyleydi işte. En güzel tarafı öğrencim beni arayıp yani yazıyı okuduktan sonra ''HOCAM ANLADIM,MUTLU OLDUM!'' '' dedi çookk mutlu oldum BEN DE!!

      Sil
  5. Ben de düşünmüştüm bir zaman mutluluk nedir diye ve şöyle bir post hazırlamıtım mutluluğa dair ;)
    Cevaplar farklı olsa da vardığımız nokta "Mutluluğa gönlün olsun yeter ki!" gibi sanki???
    http://www.hobicigeldihanim.com/2012/10/mutluluk-anlardan-ibaret-mi-ve-ali.html
    Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru, gönül lazım, istek lazım mutluluk için...Hemen gidiyorum yayınınıza..Teşekkürler...

      Sil
  6. petek hocam benim kucuk oğlum boksör lisanslı ona sordum aparkatbne kadar etkili diye bir aparkatla nakavt edersin yani maçi kazanirdin hemde tam puanla dedi bencede daha geri gelmiyecek cunku cevap muhtesem olmus tam nakavt yuregine sağlik.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili cafefincan ne güzel bir yorum böyle.Bayıldım teknik açıklamanıza.Oğlunuza da teşekkürler.Yeni bir şey öğrettiniz bana. Sevgilerimle...

      Sil

Eger yorum yapamıyorsanız, aşağıda "Yorumlama Biçimi" nin yanındaki küçük ok a tıklayarak anonime gelin.Yorumunuzu tekrar gönderin.