Artık
hepimiz medyacıyız, hepimiz sosyaliz! Hatta yediden yetmişe hepimiz sosyalleşme
çabalarımızı ya facebook ya da twittera borçluyuz. Bu yolda ilk onları tanıdık,
şifrelerimizi aldık, hesabımızı açtık. Tabii en havalı profil fotoğrafımızı
çekip, en güzel pozu yakalamak için de ayrı bir özen gösterdik, elimizden
geleni yaptık. Sonra? Başladık kim, kiminle, nerede, neler yapıyor diye takip
etmeye. Yedik fotoğrafladık, içtik fotoğrafladık, gezdik fotoğrafladık. Aşık
olduk, aşkımızı orada ilan ettik. Hatta düğün davetiyelerimizi bile oradan
yolladık! Hatta hatta eşimizle bile orada tanıştık! Gün oldu ayrıldık, hemen
facebooka koştuk, dertleştik. Bürokrasiyi sevmeyen bizler ilişki durumumuzu da kolay
yoldan beyan ediverdik.
İlişki durumu:
Kafam karışık, gönlüm boş, bekarım! Ya da evliyim ama yazmaya gerek yok!( Hayat
bu belli mi olur!)
Çalışma
hayatından sıkıldık, iş arkadaşlarımıza kızdık. Yine onunla dertleştik, imalı
cümleler kurduk, mesajları yolladık,’’Ee anlamaz mı artık o kendini?’’ dedik,
‘’Anlamıştır lafın kime gittiğini, mutlaka! O da facebook kullanıyor, takip
ediyor, okumuştur işte’’ dedik. Yani yüzyüze olmaktansa, aramıza teknoloji girsin istedik. Teknik olmak daha sosyal olmak
gibi geldi bize! İyi geldi yani! Belki de psikolojik olarak daha rahat
hissettik.
Mum ışığında, kendimizi kasıp romantik
cümleler kurmak yerine, evde pijamalarla gerine gerine edebi cümleler yazmak
zahmetsiz geldi…
Yani
sosyalleşmek sandığımız facebook ile her işimizi halleder hale geldik.
Bazen
psikologumuz, bazen kişisel danışmanımız
bazen de gizli düşmanımız oldu. Hani dost gibi görünüp de arkandan kuyunu
kazanlardan. Çünkü; eski sevgililere ulaşabilir, yeni eşlere kavuşabilir,
yuvaları pat diye dağıtır olduk hem de çok kolay, bir tık ile...
Sadece
internet paketiniz olsun yeter, yok olmadı wi-fi lazım! İkisi de yoksa durum vahim demektir.
Sen ASOSYALSİN , aman dikkat et!
Her ortamda
olduğu gibi ‘’like’’ edenler,’’ like’’ etmeyenler diye yine ikiye bölündük.
Başladık gönül koymaya, ‘’Neden beğenmiyor ki paylaştıklarımı?’’ diye
sorgulamalar, alınmalar, gücenmeler ve sonunda arkadaşlıktan çıkmalar, hatta
tamamen hesabı kapatmalar. Aman aman akrabaların bile birbirine girdiğini, kaç
yıllık arkadaşlıkların bittiğini bilirim ben.’’Sen benim yeğeni neden takip
etmiyorsun?’’ sorgulamalarına siz de şahit olmuşsunuzdur belki.
Tabii, bu
sosyalleşme furyasına 60 yaş ve üzerinin katılımı var bir de, pek neşeli gelir
bana! ‘’Bul bakalım benim ilkokul arkadaşlarımı evladım, acaba şimdi nerelerdeler?
’’ ‘’Beni vaktinde isteyen bir adam vardı, bak bakalım, ne hale gelmiş?’’ Hadi
buldun diyelim, adını, soyadını hatırladın diyelim, bu kez de torunlarının
fotoğraflarını merak etmeler falan… Yani, facebook kimilerine de nostaljik bir
yoldaş oldu.
Sonra ne
oldu? Yetmez oldu, sıkıldık, çünkü; herkesin, nerede, ne yaptığını öğrenir hale
geldik. Zaten Mevlana’nın bütün sözlerini de doğru, yanlış ezberledik, tüm
arkadaşlarımızın doğum günlerini de facebook sayesinde kutlamış olduk.
Yeni ve
değişik bir şeyler lazım oldu, Twitter çıktı geldi, hoş geldi. Aman o da pek iddalı
geldi, öyle fotoğraf falan istemedi ilk başlarda. ‘’Ben farklıyım!’’ dedi.
Twitter; bir anda bol özlü sözler ile yeni takipçi
kitleleri oluşturdu. Artık kim ne yapmış değil de kim ne demiş merakındaydık.
Baktık devlet politikaları, ülke yönetimleri, eylemler, ayaklanmalar, kitlesel
olaylar twitterdan idare ediliyor hemen buraya kaydık. Hatta facebook u
küçümseyenleri bile ölümüne twit atarken gördük. Seçim meydanlarında bile
göremediğimiz devlet büyüklerimizin, sanatçıların twitlerini saniye saniye
takip edebildik. Retweet olabilmek için daha çok çalıştık, top trend için
uykusuz kaldık! Kelime anlamını bile merak etmedik. Aslında kuş cıvıltısı
demekti. Pek de sandığımız gibi ağır, oturaklı bir anlamı yoktu!
Olsun yine
de biz ‘’Ben sadece twitterı takip ediyorum!’’ diyerek sosyalleşmenin alt
kültüründen üst kültürüne atlayıverdik.
Gözaltına alınmalar, tutuklanmalar bu
cıvıltılar nedeniyle olduğu için kimilerinin gözü korksa da ne milli kahramanlar,
ne Cem Yılmazlar çıktı. Anladık ki biz mizah yönü kuvvetli, direnişi seven bir
milletmişiz! Topyekün hepimiz twittercı olduk. Sağolasın Twitter, iyi ki varsın
dedik, dedik ama onun da başına gelmedik kalmadı! Kapatıldı, açıldı,
engellendi, ulaşıldı, ulaşılamadı, yasal yoldan bağlanıldı, bağlanılamadı
derken, işin tadı kaçtı.
Bize yeni
bir biz lazımdı, daha da soysa, daha
farklı olmak istedik. Zaten sosyal olmak için başka ne yapabilirdik ki?
Hopp, ihtiyacını
duyduğumuz sosyal destek geliverdi. INSTAGRAM. Şükürler olsun son gelen ilk
gözağrısı facebook kadar yaygın olmasa da kazanın dibi misali en keyiflisi
oldu. Neden?
Hem bol
fotoğraf var, hem yorum var hem de anında çek yolla! Adından da belli instant! ANI
YAKALA! Yıllarca duyduğumuz, Robin Williams’ın öğretisi ‘’Anı yakala’’ yı
instagram sanarak, heyecanlandık!
Beğenmediğin
birşey mi var, yaz yazabildiğin herşeyi, hakaret bile serbest. Öyle arkadaş,
sosyal çevre, konu, komşu da yok buralarda çok fazla. Kimse kimseyi tanımıyor
ki! Hatta hatta rüyanda görebileceğin ünlüler bile elinin altında artık! Hani
hiç sevmediğin bir sanatçı vardı ya, al takibe, saydır pardon yazdır
yazdırabildiğin kadar. Tüm takipçileri de okusun, rezil olsun! Senin kim
olduğunun da bir önemi yok, instagram denilen yerde rumuzlar, uydurma hesaplar
da serbest! Kimin kim olduğu belli değil. Değil ama; her türlü gruplaşmalar,
her fotoğrafta ikiye bölünmeler, toplumun tüm politika, sanat, inanç söylemleri
burada tartışılıyor, yargılanıyor ve infaz ediliyor. Sanırsınız ki bu ülkede
bütün hukuk sistemi instagram mahkemelerine dayalı!
Atış da
serbest! Ee ihtiyacmız vardı toplumsal olarak rahatlamaya, içimizi boşaltmaya.
Baktık dinlemiyorlar bizi, çıkıveriyoruz takipten, oluyor,bitiyor.
Ben de
bayılıyorum bu takibe almalara, çıkartmalara. Saniyesinde hayatınızda ve
saniyesinde hayatınızın dışında! Ne kolay, ne çabuk, ne hızlı!
Başka
ayrıcalıkları da var İnstagramın tabii, bukadar değil!
Facabook da
her yediğimizin detayını gösteremezken , örneğin, kılçığı kalmış balık
tabaklarımızı bile paylaşabiliyoruz. Büyük rahatlık değil mi?
Onun
sayesinde artık pasaport, vize işlemleri dışında profesyonel fotoğrafçılara da
ihtiyacımız yok, hepimiz fotoğrafçıyız. Hele bir de retrikalar var ki, herkes
güzel, herkes yakışıklı, herkes zarif ve ince. Bir de buğulu fotolar var ki
instagramda insan kendi evini bile tanıyamaz hale geliyor! Bambaşka bir yer
sanki! Hatta hatta kendini bile Alis Harikalar Diyarında hissediyorsun.
Söyleyin
şimdi sevilmez mi bu instagram?
Ayrıca gelirken de yalnız gelmedi, yanında selfie
denilen özçekim diye çevirdiğimiz bir akımla geldi. Hiçbir akıma bu denli
adapte olamayan bizler özçekimi öyle sevdik ki kadavralarla bile kendi
fotoğrafımızı çektik.
Her anımızı
paylaşabileceğimiz, özelimizi de kamusal hale getireceğimiz tek sosyal medya
burasıydı artık. Renkli, cıvıl cıvıl, neşeli, keyifliydi ayrıca. Kimsenin
kimseden bir farkı yoktu, hepimiz ünlü olduk, pek çok tanınan isimlerden bile
çok daha takip edilir olduk.
Birbirimizden
tek farkımız takipçi sayımızdı ki onu da parayla hallettik. Parasıyla değil mi?
Takipçin
sayın kadar konuş!
Söyle bana
takipçi sayını, sana kim olduğunu söyliyeyim!
Sen beni
kimler takip ediyor biliyor musun?
Takipçim
olmadan asla!
Bak, seni
takipten çıkarırım!
Takibe
takip…
İşte bunlar
da yeni sosyal içerikli deyimlerimiz artık.
Sonuç;
İnstagram pek sevildi, diğerlerinin pabucu dama atıldı sanki.
Peki
medyanın tam içinde bulunan biri olarak benim medyam mı hangisi?
Özele,
mahreme girmeden, inançları, düşünceleri, fikirleri kanırtmadan, yargılamadan
,edebi, etiği, ahlakı unutmadan paylaşmak, anlatmak ve öğretmek için kullanılan
bu arada da eğlendiren, keyif veren biraz da terapi gibi kafa dağıtan medya..
Yok illa
birini mi seçeyim?
Pozitif
ayrımcılık yaparak, daha samimi olması, anlık yorum kolaylığı ve iletişim
sıcaklığı nedeniyle INSTAGRAM diyorum…
Beğenileriniz
bol olsun, sevgilerimle
Petek Uluğ
Biraz uzun gorundu gozume nasil alismisiz kisa kisa anlatimlara ama okudum sonuna kadar kisisel olarak bir profilim yok ama tum sosyalmedya hesaplarima kisiligimi yansittigimin farkindayim veyaptigim isleri kitlelere duyurmakta sosyal medyanin yardimini hic yadsiyamam oyuzden profillerim hep acik olsun insallah bana da instagram cok nezih geliyor oyuzden tercihim.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Gül Hanım hem ziyaretinize hem de samimi yorumunuza. Instagramı sevmeme nedenlerimden birisi de sizsinizdir!
SilHa ha. :D Doğrusu, sana imreniyorum. Her yere yetişiyorsun, sevgili Petek.:)
YanıtlaSilSafiye'cim keyif aldığım köşeleri kaybetmemeye çalışıyorum, belki de yoğunluğumu böyle rahatlatabiliyorum,Sevgiler, teşekkür ederim.
YanıtlaSil